Kanada'da Yaşamak İsteyenlerin Bilmesi Gerekenler
04 December 2025
İşi gereği sık sık buraya gelen ve uzunca süre konaklayan bir kişi olarak son zamanlardaki gözlemlerim doğrultusunda iki ülkedeki hayatı, pek de sistematik olmayan bir şekilde karşılaştırmaya çalışayım diye bir niyetlendim.
Öncelikle belirteyim, Bu yazıyı yazmadan önceki dönemlerde ara ara ben de "acaba buraya göçülür mü?" diye sordum içten içe. Kimi zaman evet, kimi zaman hayır yanıtlarını verdim. Son zamanlarda ise, insanların Türkiye'yi bir cehennem ve burayı da bir cennet gibi lanse etmeleri giderek beni rahatsız etmeye başladı ve kendi izlenimlerimi kısa kısa notlar olarak paylaşırsam belki hem kendime, hem de kafasında Kanada'ya iltica etmekle veya Türkiye'de kalmakla ilgili soru işaretleri olanlara faydam dokunur diye düşündüm.
Neyse, başlayalım bakalım.
Gece vakti
Bu satırları şu an gece 12 civarı, Toronto'da Roncesvalles mahallesinde kaldığım evde yazıyorum.
Aklıma ilk takılan şey... Evet, gürültü. Kanada'da da gece yarısı inşaat - asfalt delme gürültüsü var. Üstelik bizdekinin aksine, hava iyiyse bir de Pazar sabahı karga bokunu yemeden motorlu makineyle bahçesinin çimlerini biçmeye başlayan tipler mevcut.
Gece yarısı midem kazınıyor... Pek bir şansım yok gibi, şöyle atlayıp bir kokoreççiye gideyim falan. Ama biraz daha erken olsa aslında alternatif çok. Ayrıca marketler de Avrupa'daki gibi değil, hatta bizdekinden bile uzun süre - çoğu süpermarket akşam 11'e kadar - açık. Ama şarap dışındaki alkol sadece Lcbo'da satılıyor ve kimlik göstermeden alınamiyor.
Taze sebze meyve, ayrıca tahıl, et vb. bulmak mümkün, bazılarının (örneğin patates, soğan vb.) fiyatları makul. Ama 1,5 kilo domatese 10 CAD, bir litre süte 5 CAD, 700 gram yoğurda 6 CAD vermek benim hoşuma gitmedi şahsen.
Onun haricinde, dana eti nispeten makul fiyatlı ve lezzetli. Tavuk genelde kırmızı etle aynı fiyat ve insanlar tavuk tercih ediyor. "manyak mısınız oğlum" diyesim geliyor bazen. Eminim onlar da tavuk döner gerçeğiyle tanışmış olsalar bu tercihlerini sorgularlardı. Onun haricinde en popüler ve ucuz et domuz tabii. Yemek veya yememek size kalmış. Sosisi haricinde benim damak zevkime pek uymuyor. Çoğumuz dini veya kültürel sebeplerden, geri kalanımız da Türkiye'de birkaç gayrimüslim kasap haricinde temini neredeyse imkansız olduğu için domuz yemeden büyüdük ve dolayısıyla tabiri caizse alışmamış damağa o tat pek leziz gelmiyor. Zaten makul fiyatlı dana eti dururken ille de domuz yiyeceğim diye inat etmenin de bir mantığı yok bence.
Başka...Taharet musluğu yok. Obviously. Acı yerken dikkat.
Restoranlar ve diğerleri
Japon, Çin, Vietnam, bilimum uzak doğu restoranı var ve çoğu iyi.
Geçenlerde bir Türk restoranı da keşfettim, Fresh Start Bakery diye; merak eden olursa Downtown'da, Dundas metro istasyonunun yanındaki Atrium Bay'de. Fiyatları birazcık yüksek olmakla birlikte karnıyarık, pilav, dolma vb. bilimum Türk yemeğiyle beraber baklava, fıstıklı sarma gibi tatlılar ve Türk kahvesi bulabilmek mümkün.
Son haftasonu deneyimimden öğrendiğim: Güneşli bir Pazar günü parka giderseniz köpek gezdiren insanlar ve çocuklu ailelerden ötürü rahat rahat spor yapamayabilirsiniz. Galiba ben köpek sevmiyorum veya en azından şöyle bir temiz hava alayim diye gittiğim yerde her yerden fırlamalarını sevmiyorum en azından. Ama sincaplar şirin, onu söyleyeyim.
Trafik ve sabır
Toronto trafiğinde araba kullanmak büyük sabır işi. Sadece sıkışıklığından değil; yayanın önceliği durumunun suyunun çıkması ve yayaların da kendileri haricinde kimseyi düşünmemesi sonucunda bizdekinden tam tersi distopik bir ortam meydana gelmiş. Birkaç kere otomobillere, bir kere de tramvaya elimle yol verdim de inip sarılıp öpeceklerdi az kalsın.
Bazen yaya olmak da zor. Sürekli ve durmadan beklemeniz gerekiyor. İlk bakışta her şeyin düzenli olması çok iyi, çok da güzel geliyor ama zamanla aslında sizi de kısıtlayan bir çemberin içinde hissetmeye başlıyorsunuz. Yani demem o ki; kuş uçmaz kervan geçmez caddede 10 metre karşıdan karşıya geçmek için 2,5 dakika ışıkta beklemeye okeyseniz bu yazdıklarım sizin için geçerli değil. Tamam, İstanbul'daki gibi kaldırımdan vızır vızır motorcu geçsin demiyorum ama ikisinin arasında bi yerde olmak sanırım benim istediğim.
Motorcu demişken. Bizdeki gibi aşırı konforlu hizmetler (Yemeksepeti, getir, Migros sanal market vb.) burada yok. Her işinizi kendiniz göreceksiniz. Belki Uber eats falan yeni yeni yayılıyor olabilir ama fiyatların bizdeki gibi makul olacağını pek sanmam.
Yeme içme konusunu açtık madem. Musluk suyu içilebiliyor ama tadı evden eve değişebiliyor. Ben tadını sevmediğim için marketten 4 litrelik alıyorum (bizdeki 5'likler yerine burada 4'lük pet şişe var). Loblaws'ta President's Choice marka 4 litre su 1.29 CAD (bazen kampanyada 1.00 CAD'a iniyor), Nestle de 2,10 CAD civarıydı en son. Daha uzun kalacaksaniz bence en mantıklı tercih Brita tarzı sürahilerden edinmek olur çünkü musluk suyunun klor tadı haricinde bir sorunu yok.
Benim işim hiç düşmedi ama usta çağırmak hem pahalı hem de iyisini bulmak zor diyorlar.
Temizlikçinin günlüğü 100 CAD'mış. Avrupa'ya kıyasla fena değil, Türkiye'ye kıyasla korkunç tabii.
İklim, soğuklar, toplu taşıma
Hava bok gibi soğuk. Yılın en az 6 ayı böyle. Evler çok sıcak ama çünkü çoğu yerde merkezi ısıtma var ve çok yakıyorlar. dışarısı ile içerisi arasındaki fark çok fena yapıyor insanı.
Metroda yeni gelen kart sistemi güzel, online yükleme var. Ama iade makinesi işini henüz çözememişler, gerçi şehirler arası trene binmedikçe iadeyle işiniz olmuyor ama iade alacağım derken tekrar kart basmışlığım olduğu için laf arasında aman dikkat edin demiş olayım.
İnsanlar günlük hayatta çok çirkin giyiniyor, gece hayatı nasıldır onu bilemiyorum. Bunu söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama evet, öyle. Ömrü boyunca kot tişört gezmiş bir insan olarak takım elbise giyesim geldi artık 2 haftada gözlerim nasıl kirlendiyse.
Belirli bir insan tipi yok. Herkesin tipi farklı. Kimse kimsenin yüzüne bakmıyor; bir tek metro - AVM geçişlerinde her yerde kapı olduğu için birbirine kapı tutma kültürü var. Herkes en ufak bi olayda, haddinden fazla yakin geçse bile "sorry, sorry" deyip duruyor. başta "ne kibar insanlar" diyorsunuz ama zamanla çok samimiyetsiz ve yapay gelmeye başlıyor.
Yağmuru bir garip, bir yağmaya başladı mı maşallah bütün hafta yağıyor ve insanın suratına suratına işliyor soğukla beraber - veya bana öyle geldi. Karlı havasını görmedim çok şükür. Giyinmeyi ve soğuk - yağışlı havada dışarıda dolaşmayı gerçekten sevmiyorsanız buraya gelmeden önce bir değil iki değil beş kere düşünün.
Kırmızı yapraklı ağaçları gerçekten çok güzel ve dünyada fazla yerde yok bildiğim kadarıyla.
En sevdiğim özelliği herhangi bir kafeye veya Starbucks'a girip bir bardak su isteyebiliyorsunuz ücretsiz olarak. Restoranlara oturduğunuzda da aynı şekilde hemen sürahiyle su geliyor, siz içtikçe sürekli tazeleniyor ve bunun için ücret alınmıyor. Yanılmıyorsam çok eskiden bizdeki esnaf lokantalarında da böyleymiş. Çeşme kültürünü tüm eski dünyada yayan Roma imparatorluğunun mirasçıları olarak, epi topu 200 yıllık geçmişi olan bir ülkenin şu özelliğini överken de ister istemez bir yutkunuyorum açıkçası.
İletişim seçenekleri, bankacılık
Telefon hatları bana pahalı geldi; 10 GB internetli hat için ayda 50 CAD süper fırsat diye kocaman billboard vardı. ben burada Türk Telekom'un 1 hafta 1 GB ~=10 CAD olan yurtdışı paketini 3 hafta kullandım, 1 ay kullansam yaklaşık 25 CAD'a denk gelecekti. yani roaming ile neredeyse yarı fiyatını ödemek bence ilginç bir detay.
Bankacılık sistemi nuhnebiden kalma. Benim Türkiye'de tüm online alışverişlerim için kullandığım sanal kart teknolojisi burada yok veya en azından benim çalıştığım banka olan BMO'da yok. Online bankaya giriş yaparken SMS doğrulaması da yok. Para gönderirken ekstra üç tane soru ve cevap belirlemenizi ve alıcının da bu cevapları doğru bilmesini bekliyorlar. Para mı gönderiyoruz oyun mu oynuyoruz belli değil, tövbe tövbe.
Kanada hesabından Türkiye'ye her SWIFT yapmak istediğimde müşteri temsilcisine mail atmam gerekiyor. Türkiye'den yurtdışına hiç SWİFT yapmadım o yüzden karşılaştıramıyorum ama bu kadar ilkel değilizdir herhalde.
Kısaca burada medeni olduğunu düşündüğümüz birçok şey ne aslında başka türlü olamayacağı için öyle. Bu soğuğa gelmeye insanları ikna edecekseniz sunacağınız az biraz bir medeniyetin olması şart oluyor tabii. :)
Bu arada benim insanları ve sohbetleri gözlemlediğim kadarıyla: Kimse pek doğru düzgün espri yapmıyor çünkü kimlikle, politik görüşle ilgili bir şey söylerlerse birileri gücenir diye çok korkuyorlar, neticede muhabbetler de yavan kalıyor.
Doğa, Eğitim ve Sağlık
Eğitim ve sağlıkla ilgili bir şey diyemiyorum, anlatılanlar hep iyi, ama hemen yanındaki komşusunda (ABD) her ikisi de felaket haldeyken buradaki eğitim ve sağlık imkânlarının sonsuza kadar, hele hele ülkeye göç talebi bu denli artarken, kaliteli kalacağına ben pek inanmıyorum.
Doğası güzel ama sadece bakmaya güzel. Bizdeki gibi bir deniz güneş kum kafası asla yok. Ülke içlerine doğru gidince farklı farklı göller, trekking yolları veya kano için güzel insanlar mevcut ama. Bununla beraber yüzme işi biraz sakat. En turistik yerlerinden biri olan Toronto Island'da Temmuz ayında göle gireceğim diye inat ettim, soğuktan ve pislikten anca 5 saniye durabilip çıktım (zaten benden başka da giren yoktu, herkes sadece güneşleniyordu). Ha ama bahsettiğim pislik organik tabii, onda sorun yok. Onun dışında, Georgian Bay denen yerdeki dondurucu soğukluktaki gölde 20 dakika kadar yüzdüm ve rahatlıkla diyebilirim ki ömrümde yüzdüğüm en temiz suydu - yüzerken bir yandan içebiliyordum. Ha bir daha yüzer miyim orada, hayır. Neden? Cevap basit: iliklerime kadar üşüdüm. :)
Kimliksizlik Hissi
Burada sokaklarda yürürken hissettiğim bir numaralı duygu kimliksizlik. Ne bir tarih var, ne hayatta kalmak haricinde ortak bir arayış ne de popüler kültür haricinde ortak bir değerler bütünü. Herkes dünyanın başka bir yerinden gelmiş, herkesin derdi kendine. Herkesin esasında dili başka, bakışı başka, tipi başka, adeta ülkelerinden "aman beni rahat bırakın da gerisi mühim değil" der gibi çıkıp da gelmişler sanki. Eh, insan gibi yaşayıp makul bir hayat kuramadıysanız ve bu ülke size o imkanı verdiyse, burayı sevmemek için çok da somut bir sebep yok tabii sizin için. Ama sadece şunu söyleyebilirim; Türkiye'de mutlu olmayı tatmış, iyi kötü güzel anısı ve sevdikleri olan insan, bence çok çaresiz değilse eğer, buraya göçme kararı almadan önce iyi düşünmelidir. Belki daha kaliteli bir hayatınız olabilir (ki bu kiralarla ve hava sıcaklığıyla bence o da zor) ama daha mutlu bir hayatı kimse size garanti edemez.
Savaştan veya kıtlıktan kaçmıyorsanız eğer, aman çocuğum İmam Hatip'te okumasın, e devlet okulları da kalitesiz falan deyip de gelip çocuğu Kanadalı yapmanın ve kel alaka bir eğitim sistemine sokmanın bence çok da bir esprisi yok. Sonuçta siz ne kadar İngilizce bilseniz de Türksünüz ve burada okuyup burada büyüyen ve biricik arkadaşlıklarını burada edinecek bir çocuğa ne kadar Türkçe öğretirseniz öğretin o bir Kanadalı olacak. Düşünün, kendi çocuğunuzla farklı milletlerin mensubu olmak... Bana çok garip ve kolay kolay kabul edilemez bir durum gibi geliyor. Niye böylesi büyük bir dönüşümü istesin insan, bütün gemileri yakmak için geçerli bir sebebi yoksa eğer?
Eğitim de eğitim... Aklı olan ebeveyn ve çocuk zaten bu devirde eğitim işini rahatlıkla kotarır. Önemli olan siz hayatı nerede, nasıl ve kimlerle anlamlandırıyorsunuz. Öncelikli olarak cevap verilmesi gereken soru budur.
Göçmenler
Ha son olarak, aman Suriyeli göçmenler şöyle kötü, Afganlar böyle berbat falan diyenlerin peşinen haberi olsun; burada da ciddi bir Arap ve Hintli nüfusu var. Tek fark, buranın bir sahibi olmadığı için ötekisi de yok. En azından ırk bazında yok, sınıfsal bazda var diyelim. Tabii beyaz ırkın her yerdeki sessiz egemenliğini saymazsak diye de eklemek gerek sanırım. Eh, sonuçta onların dili konuşuluyor ve burası hâlâ resmi olarak kraliçenin toprağı. Ne beklenebilir? Lakin kimin göçmen, kimin yerli olduğunu anlamak da kolay değil, ayrıca en yerlisi ne kadar yerli zaten?
Garip, toplama bilgisayar gibi bir ülke burası. 6. veya 7. gelişim oldu, her gelişimde de en az 3-5 hafta kaldım ama yok, ısınamayacağım ben buraya. Bok gibi soğuk zaten.
Her yerden ot kokusu ve kafası geliyor.
---
Bu yazı ilk olarak 2018 yılında kaleme alınmış ve kısmen güncellenmiştir.